“Sen büyük ve kıymetli bir definenin üzerinde oturmuşsun ama ondan faydalanmasını ne yazık ki bilmiyorsun. Gözünü aç, toprağını kaz, orada altın ve mücevherler bulacaksın. Senin en gerçek servetin Allahın senin ruhuna kazıdığı akıl ve hikmettir”. “İnsan için en büyük hadise kendisidir ve kendi küçük dairesinde cereyan edenlerdir. Bir yerinin ağrıması onun için dünyanın herhangi bir yerindeki savaştan daha önemlidir. Evinizde sobanız yanmıyorsa sizin için en önemli olay, sobayı yakmak ve ısınmaktır”. “İnsanlar ruhlarındaki boşluktan doğan kederi, endişeyi yok etmek için olmadık yollara başvuruyor ama hiç bir şey içlerindeki bu uçurumu, ıssız çölü ortadan kaldırıp yok edemiyor. İnsan gittikçe yalnızlaşıyor, yozlaşıyor ve kendine yabancılaşıyor”. “Çağdaş insanın zaaflarından biri hep başkalarınca sevilmeyi, beğenilmeyi ve aranılmayı beklemesidir. Bu olmasa varlığını sürdüremez hale gelmiştir. Kendini feda edecek ve bütün enerjisini harcayacak derecede bir şeyi sevemez ve ona bağlanamaz”. “Her şey çıkara dayanıyor. Herkes hesaplı kitaplı davranıyor. Kimse para almadan elini sıcak sudan soğuk suya sokup çıkarmıyor. Komşusunu tanımıyor, gidip gelmiyor, ölüsünden haberdar olmuyor. İnsan her zamankinden daha fazla mutsuzdur”. “Üstünü kirli, dumanlı bir havanın kapladığı şehirlerde kafese tıkılmış maymunlar gibi yaşıyoruz. Şehirler gittikçe yaşanılmaz ve insan fıtratına uymaz bir hale geliyor. Çeşmeden su getirmek, ekmek pişirmek, horozların ötüşünü duymak mazi oldu”. “Acılar hayatın en temel gerçeğidir. Her insan bunu hayatında yaşar. Bütün hayatımız acıya karşı bir mücadeledir. İnsanın acı çekmesi kaçınılmazdır. Ufak bir sevincin ardından hemen acılar gelir ve sevinç bize çok pahalıya mal olur”. “Hiçbir şeyin görünüşüne aldanma. “her parlayan şeyi altın sanma”. Nice parlak elmalar var ki içi kurtludur. Nice iri cüsseli pehlivan gibi görünen adamlar var ki yüreksizdir. Dışarıdan mutlu görünen, kahkahalar atan niceleri var ki kederlidir, içi kan ağlıyor. Ulema gibi görünen niceleri var ki kara cahilin biridir, elifi görse mertek sanır”. “Çocukluk o bizim cennetimizdi, yitirdik onu. Cennet nedir; görev ve sorumluluğun, iyi ve kötünün olmadığı yer. Çocuk iyiyi ve kötüyü bilmez. Aklı olgunlaşıp da iyiyi ve kötüyü anlayınca cennetin o mutlu, keyifli ve özgür çağını ebediyen yitirir insanlar”. "İnsanoğlu dörtnala koşan atlar gibi ardına bakmadan kendinden hızla kaçmaya çalışıyor. Nereye kaçarsan kaç dostum kendinden kurtulamazsın! Her yerde kendini bulur ve kaçtığın her yere iyi yönlerinle beraber kötü yönlerini de götürürsün”. “Yazın tarlaları bir rızık ambarı olarak buğday, arpa, yulaf, mısır, nohut, mercimek, susam, bakla, fasulye ile dolduran Allah’ı an ey insanoğlu! Gece gündüz alnını secdeden kaldırmasan bile bu kadar güzelliklerin ve nimetlerin şükrünü eda edemezsin”.