Yusufun hayatında yeni ve karanlık bir dönem başlamıştı. Bir iftiraya kurban gitmiş, bunca yıldır sadakatle hizmet ettiği efendisi tarafından zindana atılmıştı. Artık buradan kurtulması çok zordu. Soğuk, karanlık bir hücreye atılmıştı. Yapayalnızdı. Günlerdir başını kollarının arasına almış, öylece oturuyordu. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Zaten ne yapabilirdi ki? Günde bir kere kapının altından içeriye uzatılan bir somun ekmek ve bir testi su, hayatındaki tek değişiklikti.