Haftalardır yağmayan yağmurla kavrulup sıcaktan çılgına dönen doğa gibi insanlar da aynı duygular içindeydi. Otlar sararıp kurumuş, ağaçların yaprakları cansız cansız sallanıyordu. Ve tüm bu cehennem sıcaklarının içinde bir adam ve genç bir kadın büyük bir tutkuyla, tıpkı fırtınanın kopmasıyla yeryüzünün ve gökyüzünün bir beden olması gibi, birkaç saatliğine de olsa birbirlerine bağlanmışlardı. Susuzluktan çatlayan dudaklar birleşmiş, terden sırılsıklam olan bedenler birbirine sımsıkı sarılmıştı. Ama bu yaşananlar bir gerçek miydi, yoksa ateşle kavrulan bir zihnin fantezisi miydi? Stefan Zweig bu eserinde psikoloji alanındaki birikimini ustalıkla kullanarak insanların ruhsal gelgitlerini nefes kesen bir yoğunlukla okuyucuya aktarabilmeyi başarmıştır.