1890’ların Amerika’sının muhtemelen en zengin vârisi olan Cora Cash, paranın kendisine her kapıyı açacağına inanarak yetiştirilmiştir. Fakat annesi aristokrat bir eş bulmak için onu İngiltere’ye götürdüğünde, Cora’nın cesareti kırılır. Ağırlandığı yerler, entrikanın ve dedikodunun peşini bırakmadığı, buz tutmuş, ürkütücü evlerdir. Cora, oynadığı -ödülü gelecekteki mutluluğu olan- oyunun neler getirebileceğinden habersiz, gönlünü neredeyse hiç tanımadığı bir adama kaptırır.