Dünya’nın neden var olmadığını anlamak için, öncelikle bir şeyin var olmasının ne anlama geldiğini çözmek gerek. Bir şey ancak Dünya’da rastlanan bir şeyse vardır, ancak Dünya’nın kendisine, Dünya’da rastlayamıyoruz. En azından ben daha hiç görmedim, hissetmedim ve tatmadım.” 1980 doğumlu Alman filozof Markus Gabriel “Dünya neden yok?” sorusunu cevaplarken bizleri yeniden felsefece düşünmeye yönlendiriyor ve bunu yaparken de kışkırtıcı, esprili ve anlaşılır bir dil kullanıyor, hatta okuyucusuna daha en başta söz veriyor: “Bu kitapta felsefi sözcük canavarlarına rastlamayacaksınız.” Bu yüzden derin felsefi sorular labirentinde okuyucusuna basit bir yol sunuyor: Nereden geliyoruz? Neyin içinde bulunuyoruz? Ve tüm bunlar ne anlama geliyor? “Tüm bunların ne anlama geldiğini öğrenmek istiyorsak, önce bildiğimizi sandığımız her şeyi unutmamız ve baştan başlamamız gerekiyor” diyor Gabriel ve en başından sonuna iyi niyetini sürdürüyor: “Yaşamın anlamı, anlamın kendisindedir; şansımıza pay alabildiğimiz sonsuz anlamla yüzleşmemizdir. Hep mutlu olmayışımız anlaşılır bir şeydir. Mutsuzluğun ve gereksiz acının varoluşu da aynı şekilde gerçektir; insan olmayı yeniden düşünmek ve kendimizi ahlakça iyileştirmek için bir vesile olmalıdır.”