Süt içmeye olan isteklerinin sırrını bilmeyen çocukların, annelerine olan meyli gibi. Bunun cüz’i aklı, o külli akıldandır; bu gölgenin hareketi, o gül dalındandır. Gölgesi, sonuçta kendinde yok olur; o zaman istek ve arayışın sırrını bilir. Ey talihli! Bu ağaç salınmazsa, diğer dalın gölgesi nasıl salınır? Bildiğin yaratıcı, yine onu hayvani hâlden insanlığa çekip götürüyordu. Böylece ülkeden ülkeye gitti, neticede şimdi akıllı, bilgili oldu ve olgunlaştı. Önceki akıllar hatırında yoktur; yine bu akıldan da başka hâle dönüşecektir. Uyumuş ve öncesini unutmuş olsa da onu, o unutma hâlinde hiç bırakırlar mı? Yine onu, o uykusundan uyandırırlar; kendi hâline alaylı güler; “Rüyada çektiğim ne üzüntüydü? O üzüntü ve hastalığın uyku işi, hile ve hayal olduğunu nasıl bilemedim?” Dünya, uyuyanın rüyası gibidir, uyuyan kişi, bunun sürekli olduğunu sanır. Sonuçta ansızın ecel sabahı doğar, zan ve hile karanlığından kurtulur. Kalış mekânını ve yerini görünce o üzüntülerinden dolayı kendisini gülme tutar. Rüyada iyi ve kötü iyi ve kötü gördüğün her şey, mahşer günü birer birer belli olacak. Bu dünya uykusunda yaptığın, uyanıklık anında sana görünür. Ey esire zulmeden! Hatta bu gülüş, tabir gününde ağlama ve nefes veriş olur.

Benzer Kitaplar