“Arkasını dönmüş haliyle bir yabancıydı adam. Yüzünü göremiyordu. Violette’ye, bu yetmişti, kaldıramayacağı kadar dünya ağırlaşmıştı. Kendini gizleyen adam yüzünü dönse sevinçti, Violette şahlanmış at gibi, patlayış anının içinde bu yoklukta kalbinde tüten dumanıyla, onunla yola koyulmak için özlem duydu. Adamın onu terk edeceği korkusu sarmıştı içini, arkası dönüktü, gözleriyle cevaplayamazdı onu, o arkasını dönse de, arkasına takılmıştı çoktan. Uçucu bir parfümün derinliğini, ciğerlerinde hissediyordu, körelmiş dediği duygular yitecek bir şey gibi kıymetlenip canlandı. Ruhu, rüzgâr ediyordu bedenine ve bedenindeki tüyler diken diken olmuştu, rengi uçuk bir uçurtmanın gökyüzünde süzülüşü gibi yüreğinin rüzgârıyla darmadağın olmuş bedenine eşlik ediyorlardı. Dumanıyla tüten bir baca gibi seslendi.” Kum saatinde ne kadar zaman kalmıştı? Yanıtsız bakıyorduk, belki bir iki dakika belki de asırlar geçti. Ayrı ayrı tutkuların insanıydık onunla, aşkın üstünde tutkularımızı koyduk. Bir ağaç gibi büyüdük. O bana dünya hali korkularımı yenmeyi öğretti. En büyük hazzı, yaratım hazzını paylaştık. Fakat bilemezdik acı bir gerçeğin kapıyı çalacağını. Sevgili okuyucu beni okuduğunuz anda sizi seviyorum çünkü insanın arzuları sınırsızdır ve her yazar okunmak ister. Bu karmaşık dünyanın labirentinde beni bulup okurken, gün batımının meltemli havasında bir gelincik gibi titriyorum. Birazdan karanlık inecek ve geceme bir mum yakacaksınız. Tutkunun, sevinç gözyaşlarının paylaşıldığı bu kitap, aydınlık gecenin gümüşten yolunu sözcüklerle ruhunuzda süsleşir. Siz olmasanız bu tutkunun ateşi beni yakıp kül ederdi. (Ceylan Koryürek)

Benzer Kitaplar