Çağdaş edebiyatın en yaratıcı, en ayrıksı ve özgün seslerinden biri olan Valeria Luiselli’den karnaval ayarında muazzam bir roman: Dişlerimin Hikâyesi. Alçaklığın gizli tarihinden ağız boşluğuna uzanan, sanattan sepete türlü yaşamsal mevzuya dokunan bir baba-oğul öyküsü ve dahası, daha fazlası... Luiselli, edebiyatın olanaklarını kutsadığı ve hikâyecilik sanatını müthiş bir maharetle masaya yatırdığı bu romanıyla okuruna hodri meydan diyerek kurmacayla dansa kalkıyor: Ama ne dans! Virginia Woolf’un depresyonundan Marcel Proust’un öğütlerine varana değin, hayatta önem arz eden her şeyden ve herkesten bir parça barındıran Dişlerimin Hikâyesi, yazarı kestirilebilir sınırlar içinde kalem oynatırken görmek isteyenlere inat kelimenin tam manasıyla bir cümbüş koparıyor ve okurunu bu şenlikli oyuna davet ediyor. Dişlerimin Hikâyesi, anlatmak için yaşayanların ve anlatıdan beslenerek yaşama tutunanların kitabı. Gerisi mi? Gerisi safi edebiyat.