Tuhaf bir tanrıdır Dionysos. Bir ölümlüden doğmuştur. Tanrılar panteonuna geç katılmıştır. Diğer tanrılar gibi ambrosia yemez, nektar içmez, hatta onlarla beraber Olympos’ta oturmaz bile. Bereket ve bolluğun, asmanın, üzümün, şarabın, coşkunun, esrimeyle kendinden geçmenin, taşkın hareketlerin, gizemin, sahne sanatları ve tiyatronun, eğlencenin hatta en ilkel erotizmin, dehşet dolu vahşi kurban eylemlerinin hâkim olduğu ayinlerin tanrısıdır. Bu yüzü ile doğanın ve insanların arasında görünmeyi yeğler. Sıradan halk yığınları tarafından peşinden en çok gidilendir. Belki en sevilen değildir, ama intikamcı kişiliğine karşın en az korkulandır. Hâkim sınıfların endişe kaynağı, alt sınıfların yaşamın sıkıntılarını hafifletme nedenidir. Halk yığınlarının en fazla bağlandığıdır. Bu görünümüyle tam bir devrimcidir. “Bir evin olsun, bir karın bir de öküzün, / Karını parayla satın al ki / Gereğinde yürüsün öküzün arkasından...” diye kadının sosyal ortamdaki yeri hakkında uyaran nasihatçilere karşın kadınlara özgür bireyler olduklarını hatırlatmış, onları düzenden koparıp doğanın kucağına atmıştır. Elbette bu özgür ruhları hareketlendiren sadece şarap değildi. Asıl özgürlük ile esrime halinin tam da kendisiydi tanrının yarattığı.