Osmanlıların dini (ilmiye) kurumu incelenmeyi özel olarak hak eden bir vakadır. İlmiye kurumu Osmanlı idaresinin sınırlandırıcı çerçevesi içinde gelişmiş ve imparatorluğun idari kurumları arasında kendine eşi benzeri olmayan bir alan açmıştı. Aslında ne sınırlılık ne de bağımsızlık boyutu alana tamamen hakim olabilmişti. İlmiyenin kurumsal duruşu sayesinde protokolde ön sırada yer alması gerçeği, bağımsızlık arayışının ilmiyenin gözünü kör etmenini her zaman için önlemiştir. Öte yandan sultanlar da tamamen itaatkar bir dini hiyerarşi fikrine bazen açık hale gelseler de, bu hiçbir zaman uzun süren bir durum olmamış, kendilerini kaptırmamışlardır. Bu iki ülke arasındaki karşılıklı etkileşim yüzyıllar boyunca Osmanlı idari ve dini tarihinin önemli bir bölümünü kapsayagelmiştir.