“Dini insan yapar, din insanı yapmaz. Başka bir söyleyişle din, henüz kendini bulamayan ya da kendini yeniden kaybetmiş olan insanın kendinin bilincinde olması ve kendini duymasıdır... Dinî sıkıntı, hem gerçek sıkıntının dile getirilişi, hem de gerçek sıkıntıya karşı bir başkaldırmadır. Ezilen yaratığın iç geçirmesidir din, taş yürekli bir dünyanın yüreğidir, tıpkı ruhsuz bir konumun (situation) ruhu olduğu gibi... Halkın gerçek mutluluğu için, halkın aldatmaca mutluluğunun aşılması gerekir. Halkın durumuyla ilintili aldatmacalardan vazgeçme gereği, aldatmacalara dayanan bir durumdan vazgeçme gereği demektir...” Karl Marx