Medya ile dinin ilişkisi zaten başından beri sorunlu olmuştur ama bu ilişkide medya her araç ve ortam kadar günahkârdır. Salt ve yegâne günahkâr medya değildir. Olmayanı da oluyor haline getirmez. Medya dinseli konumlandırır kuşkusuz, onu istismar da eder, her şey görünür olsun istediğinden mahremiyeti de inkâr eder, hakikati de. Medyanın hakikati kendi hakikatidir ve medya tefekkür etmez, tefekküre kapalıdır; kaygısı, dini ve dine ait olanı tefekkür etmek de değildir, sadece ona dokunur, onu mırıldanır. Salt dine ve dinsel olana yoğunlaşmaz ama onu ihtiyacı doğrultusunda araçsallaştırır. Sonuçta, kendi rükünlerini doğal olarak dine dayatmış olur ama asla dinsel olanı tefekkür etmez. Dinsel tefekkürü öncelemeye çalışan medyatik içerikler de bu yüzden çoğu kez güdük ve eksik kalır; kitlelere arzulanan düzeyde erişmez.