“Gerçi aklımızla okuruz ama, sanat zevkinin yeri iki kürek kemiğinin arasıdır. Sırtınızdaki bu ürperme, insanlığın ulaşabildiği en yüksek heyecandır. Sırtınızla okuyamıyorsanız hiç okumayın daha iyi.” Vladimir Nabokov’un bu sözlerini okurken durup düşündüm şöyle bir: Böyle bir okuma alışkanlığını, daha doğrusu yöntemini nasıl kazanabilir kişi? Ülkemizde, ilkokuldan üniversiteye değin sürüp giden dil ve yazın eğitimi, ayrımında mıdır bu gerçeğin? Okuma eyleminin doğası, dil ve yazı ile gerçeklik ve yazınsallık arasındaki bağıntı, yazıların okunurluğunu, söz ve sözcük evrenini belirleyen etkenler, Türkçenin söz varlığındaki değişme ve gelişmeler gibi dile dair pek çok konuyu irdeleyen, Türkçenin büyük ustası Emin Özdemir’den eleştiri türünün sorgulayıcı yönüyle denemenin düşünen yönünü dokusunda birleştirip örtüştüren eleştirel denemeler…