“Annesinin ölümünün kendi ölümüne de neden olacağını bile bile onu yavaş yavaş zehirleyen bir çocuk hayal edilebilir mi? Saçma. Oysa insanlığın bugün yaptığı şey tam da budur: Denizin kızı olan, deniz sayesinde nefes alıp beslenen insanlık onu öldürmek için uğraşıyor. Oysa kendisi bu yüzden denizden çok daha önce ölecek... Peki ne yapılabilir? Çok şey.” Ancak her şeyden önce denizi tanımak, insanlığın oluşumu, tarihin seyri ve gezegenin kaderi açısından oynadığı rolü bilmek gerekir. Jacques Attali işte böylesi muazzam bir işe soyunuyor. Evrenin oluştuğu ilk anlardan günümüze denizin tarihini anlatıyor. Ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel, tarihteki her şeyin, her uğrağın öyle veya böyle denize dayandığını, denizde bittiğini gösteriyor. Bununla da yetinmeyip, bu aymazlıkla, hoyratlıkla devam ederse insanoğlunu bekleyen büyük felakete dair çözüm önerileriyle birlikte çarpıcı öngörülerde bulunuyor. Bu kitap kelimenin tam anlamıyla denize atılan bir şişe. Bir imdat çağrısı. Bizlere, yani varolan yegâne kurtarıcılara...