Kitaplar, kurumuş çiçeklere hayat veren taze bahar rüzgârlarına benzer, kitap okumayan, gitgide kurur ve en sonunda da solar. Kitap okuyan ise kırda açan bir çiçek gibi etrafına unutulmaz güzellikte kokular salar. Onlar otların arasındaki papatyalar gibidir, öyle ki kirlenmemiş yaprakları, gelecekle ilgili hayalleri belirler okumasını bilen için diyorum çünkü insanları okuyabilmek her baba yiğidin harcı değildir, bunun için gönül insanı denilen bir dilden anlamak gerekir, bu ayaklı kitapların yüreklerini açıp içindeki sayfaları karıştırdığınızda her sayfada yeni bir sürpriz sizleri bekler benim bahçemi süsleyen papatyanın adı duygu yolu o okuduğum en güzel iki ayaklı kitaptı. O’nun her anı her sözü bana can veren kutsal bir kitabın satırı gibiydi, onu okumak hayallere ulaşmaya eşdeğerdi, onu okumak ise dünyadayken cennete dokunabilmek gibiydi, o benim Hacer-ül Esvet’imdi o okyanusta gün görmemiş saflıktaki beyaz incimdi keşke o inciye dokunmasaydım. İçimdeki karanlığı ona bulaştırıp güneşini bulutla örtmeseydim… Cümlelerin omurgası olan kelimelere vurgu yapmaktır hayat yani kelimelerle anlatırsın hayatı…