Peki, gerçek? “Uyandım. Gözlerim, her geçen gün biraz daha üzerime gelmekte olan tavana dikiliydi yine. Kurtulamadığım ürpertiler... Onlardan birisi yine vücudumda geziniyordu. Zonklayan başımdan, ayak uçlarıma kadar... Sinsice. Perdelerin arasından sızan güneş ışığında, uçuşan toz zerrelerini gördüm. İnce bir ışık çizgisinde onlarcası... Yüzlercesi yahut... Sonra sırayla kayboluyorlar, yenileri görünmeye başlıyordu. Başımda bir ağrı… Yatağın sağına baktım. Boştu. Leyla… Salonda, kanepede, hani o çok sevdiği pencerenin yanındaki kanepede uyumuş olmalıydı… Leyla... Sevgilim.” Tolga SARIASLAN, zamanın üzerindeki ince örtüyü kaldırıyor... Aşkın büyüsüne sığınıp, gerçekliğin kuytularında gezinen Akın'ın, ustalıkla kurgulanmış hikâyesini soluksuz okuyacaksınız...