‘‘Aynı Zeki Müren, beyazperdede, gerçi boncuksuz ve lame çizmesiz, ama gene Belgin Doruk’unki kadar makyajlı bir yüz ve onunkinden kabarık saçlarla, özenle törpülenmiş uzun tırnaklarla bir kadınla aşk yaşayan jön prömiye rolüne çıktığında, Türkiye’nin karmaşık deli ruhu (sadece kadınlarınki değil, açıkçası erkeklerinki de), bunu inandırıcı buldu demeyelim, ama çok daha enteresanı, inandırıcı buluyormuş gibi yapmaktan zevk duydu. Ah, o Zeki Müren filmlerinin (sonra Bülent Ersoy’un erken dönem filmografisinin) eşsiz sürrealizmi! Bir Türk sineması retrospektifine Zeki Müren’li filmleri katmadanTürk ruhunun tam potansiyeli hakkında Fikir edinmek mümkün müdür?’’