Sırtını dağa yaslamış bir köy… Kiremit çatılı, tek katlı bir konak… Aşağıda bir çay ve çayın kenarında bir değirmen… Aile içi şiddetin kol gezdiği bir hane… Annesiyle babasını trajik olaylar sonucu kaybeden bir çocuk; Atıf… Hayatta yapayalnız kaldıktan sonra uğradığı hakaretlerin, haksızlıkların onu getirip bıraktığı nokta, üst üste cinayetler işlediği ve herkese korku salan bir katile dönüştüğü yerdir. Atıf artık çocuk olmadığı gibi “Deli Atıf” namıyla meşhur olmuş, dokunduğunu ürküten, baktığını yakan biri hâline gelmiştir. Ve aşk… Kaybettiği çocukluğa ve dönüştüğü “canavara” rağmen Atıf’ın, inadına çarpan bir kalbi vardır. Ne var ki bir katilin âşık olması yasak, sevdiğine kavuşsa bile aile kurması bir hayli zordur artık… İnsan, karanlıkta kalınca yaptığı seçimlerle kader yolunu da çizmiş olur; yolun sonu ya viraneye ya da kâşâneye çıkacaktır… İnsan için ve bazen insana “rağmen” yaşanan hayatlara, her yol ayrımında yapılan tercihlere ve bu tercihlerin sonucunda ödenen bedellere dair çarpıcı bir roman…