Define Adası’na gitmek üzere başlayan yolculukta, Jim ve dostlarının başına gelenleri Jim’in ağzından dinleyin. “Bir ocak ayı sabahıydı, daha çok erkendi –insanın etini çimdikleyen dondurucu bir soğuk vardı–, koyu baştan aşağı griye çalan bir kırağı tabakası kaplamıştı; küçücük dalgalar yumuşakça taşlara vurup vurup çekiliyordu, henüz yükselmemiş güneşin ışıkları tepelere ancak dokunuyor ve denize doğru yayılıyordu. Kaptan her zamankinden erken uyanmış ve eski mavi ceketinin eteklerinin altından sallanan palası, koltuğunun altındaki dürbünü, başında yana yatmış şapkası, sahile yollanmıştı.”