Değil yüzyıllar, bin yıllar öncesine ait olması muhtemel masalsı yaşanmışlıklar ve bu yaşanmışlıkların tek şahidi olan Tarih Baba ile Coğrafya Ana’nın anlattıkları… Coğrafya Ana’nın sihirli sandığından çıkan arkası sırlı ve ön yüzü ise binlerce yılın tozlarıyla kaplı zaman aynası. O sene de ikiz oğlan doğurdu Coğrafya Ana; biri kıvırcık saçlı, toprak benizli ve ceylan gözlü, diğeri ise kumral düz saçlı, buğday tenli ve kurt bakışlı ikiz erkek bebek. İkizlerin birbirinden ayrılacağını, tıpkı Hami ile Sami ve onların çocukları gibi zaman içinde birbirlerine yabancılaşarak kopacaklarını düşündükçe içi “cız” ediyordu. Ne de olsa ana yüreğiydi işte. Böyle bir manzara yeryüzünde daha önce hiç görülmedi ve bir daha da asla görülmeyecek. Nesilden nesile anlatılacak bu düğün ve bugünden başlayarak adınızı duymayan kalmayacak. Kimileri altın elbiseli adamlar diye bahsedecekler sizden kimileri de yalnızca Türk ve Kürt kardeşler diye söz edecekler. Zirvelerin rüzgarları sert olur ve pek yaman eser. Bin bir güçlükle zirveye tırmanan birisi fark etmez bile ardında bıraktığı izlerinin rüzgâr tarafından silinip süpürüldüğünü. Zirveye ulaşınca geriye dönüp baktığında ise hiçbir iz göremez hatta kendi izini bile. Artık istese de dönemez geriye.