Bildiğimiz şeylere mi inanıyoruz, yoksa bilmediklerimize mi? Felsefeyi çocukların gündelik yaşamına ustalıkla yerleştiren ve dünyada milyonlarca okura ulaşan “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin yirmi beşinci kitabı, yaşamımızı biçimlendiren inanmak ve bilmek kavramlarını tartışıyor. İnsanlığın gelişiminde itici güç olan bilimsel bilgiye erişme sürecini ve kendine inanmanın değerini örneklerle tartışan kitap, bağnazlık ve mantığın birbirine değmeyen sınırlarını da ortaya koyuyor. Soru sormayı, düşünce üretmeyi ve kendimizinkinden farklı düşünceleri dinlemeyi özendiren dizinin kendi söylemiyle de uygun bir biçimde, “zihinsel kibarlık” gibi değerli bir kavramı çocuklara sunuyor. Çocuklarla yetişkinlerin birlikte okuyabileceği kitap, dizinin yirmi beşinci kitabı olarak koleksiyondaki özel yerini alıyor. Brigitte Labbé’nin düşünmeye davet eden özgürlükçü yaklaşımı ve güçlü anlatımı kadar, Jacques Azam’ın karikatür tadındaki renkli resimleriyle de benzersiz “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisi, çeşitli ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de birçok okulun en çok önerdiği kitaplar arasında yer alıyor. Yaşamı ve dünyanın işleyişini anlamaya çalışan çocuklara yardımcı olacak temel sorularla kurgulanan kitaplar, farklı bir kavramı, günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız örnek olaylarla öyküleştirerek tartışıyor. Dizi, öğretmenler ve anne babalar tarafından da severek okunuyor. Hiçbir şeyden kuşku duymadığımızda, her şeyi bildiğimizden emin olduğumuzda, sorun şudur: Başkalarına hiç alan bırakmayız. Onların fikirlerini artık dinlemeyiz, tıpkı birinin suratına kapıyı çarpmak gibi, zihnimizi tamamen kapatırız. Kibarlık, yalnızca “teşekkürler”, “lütfen” demekten ibaret değildir. Bir de, zihinsel kibarlık vardır: Başkalarını dinlemek ve kendi fikirlerimizi onlara sunmak…

Benzer Kitaplar