Daha çok haiku çalışmalarıyla tanıdığımız Hakan Cem, bu kitabı ile okurunu şaşırtıyor. Şiirin, meselin, masalın birbirlerinin içinden akarak örgülediği özgün bir kurguyla alabildiğine geniş bir çevren yaratılmış. Kitabın diline gelince bu dil eksiltmeli değil, tersine, sözcüklerin birbirlerini üreterek çoğalttıkları bir dil. Çünkü ilksel dünyada sözün emanet edildiği dil’in arılığını korumanın, varlıkların ışıltılarını "ad"larıyla birlikte bulutlardan sıyırmanın peşine düşülmüş. Her şeyin imgelemin diliyle algılanıp şiirin diliyle ifade edildiği, cennetin sadece yeryüzünden ibaret bulunduğu bir dünyanın içinden geçiriyor bizi Hakan Cem. Taşlar ve yıldızlar dahil tüm varlıkların kardeş olduğu bir dünya, nasıl olup da kibrin, bencil çıkarların, hırsın ve zulmün hüküm sürdüğü bir karabasana dönüşmüştür? Elinizdeki kitap bu çarpıcı soruyu yoklaması için, okurunu gönüllü kılıyor. Masalların arasından ilerleyen şiirlerin kurduğu fonda ise semavi dil yeryüzünün diline, bilge sözler de insanlık tarihinin deneyimlerinden süzülerek kurulan ortak aklın rindane diline iade edilmiş. "Hakan Cem küller altındaki umutlarımızı yeniden hareketlendirirken, sözcüklerin nefesini tüm varlıklara yeniden üflemekte: Buz gibi ırmak suları kadar güçlü ve daim bir yaşama sevincini elbirliğiyle yükseltmek adına."