Doğa ve yaşam her zaman her yerde hareket halindedir. Hareket doğanın evrimini ve aynı zamanda yaşamın varlığını gösterir. Han Hanedanlığı’nın bronz heykeli "Uçan Kırlangıca Basarak Dört Nala Giden At" inanılmaz bir "hareketliliği", inanılmaz bir "durağanlıkla" gösterir. Hareket ve durağanlık arasındaki bu diyalektik ilişki Çin sanatının birçok alanında açıkça görülür örneğin, kaligrafideki elyazısı ve standart yazı, manzara resmi ve çiçek-kuş resimleri, müziğin akması ve duraklaması, danslardaki ritmik hareketler ve sessizlik, savaş sanatları ve geleneksel Çin operasındaki sahne görüntüleri, hareket ve durağanlık arasındaki bu ilişkinin göstergesidir. Aslında hareket ve durağanlık hep uyum içinde var olur. Durağanlıkta hareket vardır ve bunun tam tersi de geçerlidir. Dağlar fırtınayı saklar, uçurtma kartallar ilkbahar nefesiyle dolar. Ne doğada ne de canlıkürede tam hareket veya tam durağanlık diye bir şey yoktur. Çin kaligrafisi, resmi, heykeli, müziği, dansı ve geleneksel operası, boşluklara büyük önem yükler. Aslında boşluklar boş değil, doğanın rüzgârının ve yaşamın havasının estiği yerlerdir.