Neşeli, şakacı, sürekli türküler söyleyen çok güzel bir kadındır Cemile. Savaştaki kocasının erkek kardeşi, yani Cemile’nin “kiçine bala”sı ile su sızmaz arasından. Bir gün ikisi, köyde bir başına yaşayıp giden yaralı asker Danyar’la birlikte, çuvallarla buğday taşıma işine koyulurlar. Bir akşam dönüş yolunda Danyar türkü söylemeye başlayınca bu sessiz, kimsesiz, tuhaf adamın ruhunun derinliklerinde sakladığı yaşam sevinci duyurur kendini. Bu, güz vakti filizlenen bir aşkın da ilk tohumudur… “Tanrım, o ne güzellikti öyle! Ruhunun bütün zenginlikleri, aşkının coşkunluğu bu çehreden olduğu gibi okunabilirdi. Gene de seyrettiğim bu çehreden fazla bir şey anlamazdım. Şimdi bile şu soruyu kendime sık sık sorarım: Aşk denen şey ressamın, ozanın esinlenmesi gibi bir esinlenme midir acaba?”