Türkçeye çevrilen romanlarıyla artık önemli bir okur kitlesine sahip olan Zaven Biberyan, Ermenice ve Türkçenin yanı sıra Fransızcada da dikkat çekici bir yazar olduğunu kanıtladığı özyaşamöyküsüyle karşımızda bu kez. Biberyan’ın, Cumhuriyet Türkiyesi’nde hayatı tüm yoğunluğuyla yaşamak isteyen bir Ermeni yurttaş ve bir entelektüel olarak karşı karşıya kaldığı güçlükleri anlattığı bu çarpıcı metin ilk kez gün yüzüne çıkıyor. Yazar, kişiliğinin oluşumunda rol oynayan olay ve kişilerle birlikte, okul yılları ve çocukluk-ilkgençlik hatıraları arasında okuru 1930’lu ve 1940’lı yılların İstanbul’una götürüyor. Döneminin toplumsal ve siyasal gelişmelerini de takip eden Biberyan, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiyeli gayrimüslimlere yönelik önyargı ve adaletsizlikleri, Varlık Vergisi ve 20 Sınıf İhtiyat Askerliği gibi ayrımcı uygulamaları konu ediniyor. İnsanın maruz kaldığı haksızlıkları nasıl algıladığı, merak, yaratıcılık ve canlılık dolu bir gencin karşı karşıya kaldığı adaletsizliklerle mücadele ederken kendini ve dünyasını cemaatiyle sınırlamama gayretlerini aktaran Biberyan, bütün bu zorluklar içinde yine kalemine, yazıya, edebiyatına sığınıyor. Biberyan’ın özyaşamöyküsü, yakında Türkçe olarak da yayımlanacak.

Benzer Kitaplar