Bir tören idi sinema, herkesin katılmak istediği, paylaştığı bir tören. Giderek yapay bir inanca dönüştüğü de oluyordu, her türden insanı loş bir salonda, kocaman insan şekillerinin devleştirdiği beyaz bir perdenin ve o perdeden yansıyan ve yayılan duyguların, aşkların, nefret ve heyecanların, şaşkınlık ve mutlulukların girdaplarına çeken. Bir düş perdesi, bir hayal perdesi karşısında benzer ama başka ve başkalaşmış gerçeklerle burun buruna gelmekti; bir arada onları paylaşmaktı, sanki tek bir ağızdan çıkan bir kahkaha, tek bir gölden akan yaşlar gibi. Ve bu törenin, bu büyünün nabzı ve kalbi Beyoğlu idi; ama değişik, hep değişime uğrayan bir Beyoğlu‘nun Grande Rue de Pera‘sı, nam-ı diğer Cadde-i Kebir‘i, nam-ı diğer İstiklal Caddesi.