Uçsuz bucaksız, geri kalmış bir kara devleti olan Rusya’yı gelişmiş bir ülke haline getirmek için çarlığı boyunca yorulmak bilmeden çalışan Petro Alekseyeviç Romanov (1672-1725), modernleşme programına, tebaasını Batılılar gibi giyinmeye ve onlar gibi davranmaya teşvik ederek başladı. Halkının geleneksel Rus-Ortodoks sakalını kesmesini ferman eylemesi ve eline aldığı usturayla bu fermanını sokaklarda bizzat uygulaması, iki metreyi aşan boyuyla bu dev çarın izleyeceği siyasetin ilk göstergelerindendi. Ancak Petro sadece insanların dış görünüşüyle uğraşmakla kalmayıp ülkesinin kalıcı bir dönüşümden geçmesini sağlayacak yeni kurumlar oluşturdu, yeni uygulamalar başlattı. Örneğin sıfırdan yarattığı donanma, Kuzey Buz Denizi kıyısındaki Arhangelsk dışında bir ticaret limanı bile olmayan ülkesini Avrupa’nın önemli deniz güçlerinden biri haline getirdi. Yine Osmanlı’nın Yeniçerilerine benzer Streletsleri, II. Mahmut gibi, ama ondan yüz küsur yıl önce imha edip yerine çağın gereklerine uygun bir ordu kurdu. İşte dönemin en güçlü devletlerinden İsveç’i Poltava’da perişan edip kralı XII. Karl’ın, “Demirbaş Şarl” adını alacak kadar uzun süre Osmanlı’ya sığınmasına neden olan, bu ordudur. Prut’ta Osmanlılar tarafından yok edilmekten Baltacı Mehmet Paşa sayesinde kurtulan aynı ordu, birkaç yıl içinde Lale Devri padişahı III. Ahmet’e (s. 1703-1730) Pasarofça Anlaşması’nı kabul ettirecek kuvvete ulaşacaktı. Bilimler Akademisi, devlette aristokrasiyi etkisiz kılan liyakat sistemi, kilisede patriklik yerine Kutsal Sinod makamı gibi birçok kurumdan sıcak denizlere inme politikasına kadar, 1917’de imparatorluk yıkılana dek geçerli kalacak çok sayıda yeniliğe imza attı. Baltık Denizi kıyısındaki bataklık arazide sıfırdan kurduğu St. Petersburg şehri, belki de onun en kalıcı eseri olarak günümüzde de hayranlık uyandırmaktadır. İktidara geldiğinde önemsiz bir devlet olan Rusya’yı, sonraki asırlarda Osmanlı’nın yıkılmasının asli faillerinden olacak bir Avrupa gücü haline getiren Petro, kimi Osmanlı tarihçileri tarafından “Deli Petro” olarak anılsa da tarihin onun hakkındaki nihai yargısı farklıdır ve elinizdeki kitabın başlığını süslemektedir.