Türkiye dünyaya bağlandıkça, Türk toplumunun, yaklaşık iki milyon kadar Ermeninin Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunda nasıl "kayıplara karıştığı" konusunda, bu can sıkıcı konuda er ya da geç bir hesaplaşmaya gideceği anlaşılıyor. Türkiye, ya kölelik mirasını ve Amerika yerlilerine yapılan katliamı tanıyan Birleşik Devletler örneğini ya da sömürgecilik döneminde ülkelerinin işlediği suçları itiraf eden Britanyalı ya da Fransız yöneticiler örneğini izleyecektir. Cengiz Aktar, 1915 Ermeni Soykırımı ve sonrasında yaşananların, yalnızca katliama uğramış, sürgün edilmiş, yetim kalmış Ermeniler için değil, tüm Anadolu halkları için bir "Büyük Felaket" olduğunu söyler. Aktar'dan ödünç aldığı bu deyimle Thomas de Waal, 1915-1916 sonrası Ermenistan-Türkiye ilişkilerini ortaya koyuyor. Soykırımın yaşandığı yıllardan günümüze, bu iki ülkenin kurmaya çalıştığı ancak bir türlü başaramadığı ilişkinin gidişatını ele alıyor. Tarafsız bir gözlemle, hem Ermenilerin Soykırım'ı neden bir türlü aşamadığını, hem de Türklerin direndikleri inkâr politikasını inceliyor. Sınırın kapanmasından "futbol diplomasisi"ne, Zürih'te yapılan protokollerden Hrant Dink katliamına, Surp Giragos Ermeni Kilisesi'nin ibadete açılmasından Azerbaycan'ın bu iki ülkenin girişimlerine balta vurmasına dek uzanan çok farklı süreçleri, bu iki ülkenin geçmişi nasıl geride bırakarak sağlıklı bir ilişki kurabileceklerine dair sunduğu öneriler eşliğinde tartışıyor.

Benzer Kitaplar