Bazen en ummadığın yerde ve kişide bulursun aradığını… “Başımı Marc’ın karnına yaslamıştım ve birlikte Game of Thrones’u izliyorduk. Keyfimize diyecek yoktu. Telefonum çalmaya başlayınca ofladım. Bu saatte kim rahatsız ediyordu ki? O telefona cevap vermemiş olmayı isterdim. Olanların gerçek olmamasını isterdim. Tüm bunlar altı ay önceydi ve ben hâlâ mahvolmuş durumdayım...” Julia, Tamaris Huzurevi’nde dönemsel psikolog olarak işe başladığında son zamanlarda yaşadıkları yüzünden mutluluğa inancını kaybetmiş bir hâldeydi. Ayrıca yaşlılarla arası da pek iyi sayılmazdı. Daha ilk iş gününde hata yaptığını anlamıştı ama artık çok geçti. Zıpır büyükbabalar, çılgın anneanneler ve kalbi kırık iş arkadaşları arasında önündeki koca sekiz ayı geçirmek zorundaydı. Julia’yı oraya götüren neydi? Kader mi, tesadüf mü? Peki ya aşk hiç beklemediği bir yere saklanmışsa? Ya beklentilerinin aksine, orada yaşayacakları ona çok şey öğretecek ve onu bambaşka birine dönüştürecekse? Bu roman kesişen yolların, buluşulan kavşakların hikâyesi. Anlatacak bir hayatı olanların, yeni bir hayat inşa edenlerin, düşüp düşüp tekrar ayağa kalkanların… Aşkların, değişimin hikâyesi. Bu roman mutluluğa bir gazel! “Tamaris’e hoş geldiniz. Henüz bilmiyorsunuz ama burayı çok seveceksiniz.” Gözyaşları ve kahkahalar arasında yapacağınız keyifli bir okuma. –FEMINA FRANCE