Ökkeş on üç, Selim ise on altısında olan iki delikanlı ve birbirleriyle çok iyi anlaşan iki arkadaşlar. Birinci cihan harbi sonrası bölge halkının Fransız işgaline karşı verdiği mücadeleyi bu iki çocuğun penceresinden göreceğiz. Osmanlı’nın son dönemlerde yıllar süren art arda savaşlar nedeniyle eli silah tutan bütün erkekler askere alınır, geriye köylerde altmış yaşının üzerindeki yaşlı erkekler ve on beş yaşından küçük erkek çocukları kalır. Selim’in akranları on beş yaşına gelince askere alınır fakat Selim topal ayağından dolayı askere kabul edilmez. Bu durum Selim’i çok üzmekle beraber onda ruhsal çöküntüye sebep olur. Tam o noktada Selim’in imdadına Hanan Bey yetişir. Önce ona bir at, ardından birbirinden zor görevler verir. Selim bir işe yaradığından dolayı üzerindeki ölü toprağı atar ve o artık çok mutludur. Atıyla Halep’ten Maraş’a, Kilis’ten Antakya’ya gitmediği yer kalmaz. Ökkeş on üç yaşına bastığında hiç beklemediği bir zamanda Hanan Bey ona da bir at verir. Üstelik Ökkeş on üç yaşında olmasına rağmen ona atları içinde en değerli atını verir, artık Ökkeş’te bir işe yaramaktadır. O günden sonra Selim nereye Ökkeş de oraya gider. Hanan Bey onları Halep’e yolladığında orada Fransız askerlerinin istasyona asker ve mühimmat yığdıklarını görürler. Hiç vakit kaybetmeden köye döner ve Hanan beye haber verirler. Hanan Bey hemen etraf köylere haber salar, ne kadar erkek varsa toplar ve Fransız askerini beklemek için nehir yatağındaki tren yoluna pusu kurarlar. İşte tam o noktada masal tadındaki destansı hikaye başlar.

Benzer Kitaplar