Domuz gribi salgınından hepimizin çıkarması gereken dersler var. Virüsün bir biyolojik silah olarak bilerek ve isteyerek üretildiği iddiaları bir yana, bu salgından nemalanma yarışına giren modern tıbbın tavrı gerçekten incelemeye değer. İlaç firmalarının kâr kokusunu almakta uzmanlaşmış pazarlama ekipleri bu kez stratejilerini ‘korkutma’ üzerine kurdular. Neredeyse ‘aşı olmayan herkes ölür’e varan propagandalara başvurdular. Türkiye özelinde de Sağlık Bakanlığı toplumu ‘tam ve doğru bilgilendirmek’ yerine ‘korkutma ve tehdidi’ ön plâna çıkararak bu küresel kampanyaya tam destek verdi. ‘Aşı herkes için gerekli mi, yüzde yüz koruma sağlıyor mu, yan etkileri var mı’ gibi birçok hayati soruyu es geçerek 43 milyon doz aşının hazır olmasıyla iftihar etti. Görünen o ki milyonlarca dolar harcanarak getirilen aşıların çoğu elde kalacak! Çünkü gerek Türkiye’de gerekse dünyada insanlar, bu küresel oyuna küresel ilgisizlikle cevap verdiler. Modern tıbbın bu son numarasını yutmadılar, domuz gribi aşısından domuzdan kaçar gibi kaçtılar. Bu anlamlı tepkinin altındaki esas sebep, halkın ilaç endüstrisinin hâkimiyeti altındaki ‘modern tıbba duyduğu güvensizlik’. Toplumlar artık, ilaç firmalarının uyarılarına da Dünya Sağlık Örgütü’nün kararlarına da şüpheyle yaklaşıyor. Haksız da değiller. Çünkü sektörün sicili bozuk! En büyük ilaç üreticileri ‘bilim dünyasını açıkça aldatmak ve bilimsel gerçekleri gizlemek’ gibi suçlamalar ile açılan davalarda cezalandırılıyorlar. Hayykitap tarafından yayımlanan Bu İşte Bir Domuzluk Var!, ‘domuz gribi operasyonu’nun perde arkasını anlatması açısından okunmaya değer. Modern tıbbın bundan sonraki muhtemel ‘pazarlama tuzakları’na karşı da bir bakış açısı ve korunma refleksi sağlayabilir. İnsanların hastalık-sağlık üzerinden kandırılmadığı, sömürülmediği bir dünyaya kavuşmaları dileği ile...