Ayrılış saati yaklaştıkça yüzü solgunlaşıyor, serçelerin ürkekliği ona geçiyordu. Az konuşuyor, ben de dalıp gidiyordum. Akşama doğru yüzündeki hafif makyaj da etkisini yitirince, artık o belli yaşlara gelmiş bir kadın değildi, sekiz on yaşlarında, saçı kurdeleli bir okul çocuğuydu. Çirkin çıkmış diye sıkıca tuttuğu küçüklük fotoğrafını çantasının diplerinde bir yere sıkıştırdı. Oysa en çok onu görmek isterdim, acıları yaşamadan önceki saf halini...