Şervan'ın kırılmayan ısrarının arayışında kavuşmayla kendini tamamlayan o kahreden yalnızlığın biçimi, haki elbiselerin, terin, göz göze gelmenin, birbirine sarılırken bir ağacın dalları gibi kenetlenen bir başka şeye benzemez bağın, bağlılığın gerçekliğini ufka tutulmuş bir dürbünden keşfederek bize konuk eder. O konukluktaki buluşmada bağı besleyen, Şervan'ın açlığını ve susuzluğunu gideren şey, terden, kandan ve gözyaşından bir akışkanlığın, damarları tıkanmış bir yoldaki tortuları güneşe tutulan bir mercekle yaktıktan sonra yıkamasıdır.