Süt Uyuyunca, Nimet Geldi Ekine, Ölmez Ağacın Peşinde, Silivrim Kaymak ve Susamlı Halkanın Tılsımı kitaplarında peynir, ekmek, zeytin, yoğurt ve simit üzerine kültür tarihinde bir yolculuğa çıkan Artun Ünsal, Boğaz'ın Beş Efendisi'nde de balıkları anlatıyor bize: Boğaz'ın sultanı lüferi, onsuz Boğaz'ın öksüz kaldığı palamutu, hunhar bir balık olan levreği, barbunyayı aratmayan tekiri, Boğaz'ın sadık yâri istavriti... Boğaz'ın Beşefedisi, balık ve balıkçılık üzerine teknik bir kitap değil, İstanbul Boğaziçi'nin öteden beri ünlü nice lezzetli, 'geçici', 'gezici' ya da 'yerli' balıkları arasında, günümüzde eskisi kadar bol çıkmasa bile, hâlâ İstanbulluların sofrasını şereflendirmekten eksik kalmayan beş balığı konu alan bir güzellemedir sadece: Lüfer, Palamut, Levrek, Tekir ve İstavrit. Boğaz’ın bu ‘beşibiryerde’si, tarih boyu bizi beslemenin, damağımızı şenlendirmenin yanı sıra alışkanlıklarımıza, kültürümüze, başka bir deyişle, genlerimize dek işlemiştir. Çilingir sofralarından ziyafetlere, yoksulların masasından seçkinlerin mutfağına, daima aranan ‘derya kuzuları’dır. Dahası, musikimize, resmimize ilham veren, edebiyatımızda –şiirlerde, öykülerde, romanlarda– sözü edilen Boğaziçi’nin, eskiden olduğu gibi bugün de en sevilen ve pişirilmesi bile başlı başına bir sanat olan balıkları arasındadır. Kent nüfusunun tırmanması, Boğaz'ın ve Marmara'nın kirlenmesi, bilinçsiz ve aşırı avlanma gibi nedenlerle ağlar ve oltalar son kırk yıldır giderek mahzunlaşırken, hâlâ mevsiminin gelmesini beklediğimiz, fiyatları ne kadar yükselirse yükselsin, onlarsız yapamadığımız, yapamayacağımız balıklardır bunlar. Eski doğal ihtişamını bir ölçüde yitirse bile, gene de evrenin en güzel kentlerinden biri, içinden deniz geçen İstanbul'un incisi Boğaziçi'nin simgeleşmiş balıklarından etmektir tek muradımız.

Benzer Kitaplar