Hayatta var olan her şeyi şiire dönüştürebilmesi için şairden simyacı olması beklenir. Dilek Özkan'ın bunun bilincinde olduğu çok açık. Şiirlerini yazarken sonucu merak eden bir simyacı gibi aranıyor. Duyguları, düşünceleri, davranışları, bireysel / toplumsal olgu ve olayları simgelerle anlatmaya koyuluyor. Dönüştürüyor. Bu alegorik (istiare-i temsiliyye) anlatımla yepyeni dilsel olanaklar elde ediyor. Dilek Özkan, bir öznenin yemek / tatlı yaparken kullandığı malzemelerin adı olan sözcüklerin gerçek anlamlarının dışına çıkarak oldukça etkileyici çağrışımsal anlamlar elde ediyor. İmgelerin kurgusu, sonuçta şiirin bütününü bir imgeye dönüştürüyor. Yemek pişirmekten, tatlı yapmaktan yola çıkıldığı için kadın öznenin toplumsal konumuna da yeni bir açılım getiriyor Dilek Özkan. Bu, dilde de verili olanın dışına çıkmasını sağlıyor. Kavrayıcı, ironik gönderilerle yüklü, okunabilirliği olan şiirler. Hayatı bütün incelikleriyle duyumsayan insanın şiirleri. Veysel Çolak