yöne de bir bakarak bu uygarlığın geleceğinin nasıl olacağını ve ne tür dönüşümlere maruz kalabileceği sorma gereksinimini duyar. Ama, çok geçmeden böyle bir sorgulamanın değerinin daha başından birkaç unsur tarafından azaltıldığı ortaya çıkar. Herşey bir yana, insan etkinliklerinin olanca boyutuyla değerlendirmesini yapabilecek çok az sayıda insan vardır. İnsanların çoğu, kendisini bu etkinliklerin bir tek veya az sayıda alanıyla kısıtlamaya zorlanmıştır. Ancak insan yine de, geçmiş ve şimdiki durum hakkında ne kadar az şey bilirse gelecek hakkındaki yargısı da o derecede belirsiz olma durumundadır. Ayrıca herkesin kendi kişisel beklentilerinin tam da bu türden bir yargıda kendini göstermesi gibi güç bir rol oynamaları bir başka zorluktur. Bu beklentilerin de insanın kendi yaşantısında yer alan tümüyle kişisel unsurlara, yaşam karşısındaki, karakteristik özelliklerinin veya başarı ve başarısızlıklarının belirlediği tavrının çok veya az iyimser olmasına bağlı bulunduğu görülür. Son olarak, şu çarpıcı olguyu dikkate almak gerekir: insanlar genellikle içinde bulundukları durumu naif bir biçimde sanki içeriği hakkında bir değerlendirme yapma yeteneğinden yoksunmuşçasına yaşarlar.