Biz yüz, yüzelli şeftali bir sepette duruyorduk. Güneş zarif kabuklarımızı kurutmasın, al yanaklarımıza toz konmasın diye bahçıvan üstümüze asma yaprağı örtmüştü. İncecik asma yaprağından hafif bir yeşil ışık giriyordu içeri. Bu renk yanaklarımızın allığıyla karışıp çok hoş bir manzara oluşturuyordu. Daha güneş doğmadan koparmıştı bahçıvan bizi.Bu yüzden bedenlerimiz serin ve nemliydi. Sonbahar gecelerinin soğuğu hala üstümüzdeydi. Yeşil yaprakların arasından hafif bir ışık geçip sıcağı içimize işliyordu.