Berger’in fotoğraf üzerine yazıları, onun düşünmeye verdiği dikkat ve özeni çok iyi kanıtlıyor. Yazılarını okumaktan bu kadar zevk almamızın bir nedeni olmalı: Düşünce onun için asla bir jest, kibir ya da entelektuel bir egzersiz değil. Kuçuk bir çocukken içgudusel bir merakla bakmanın yetişkin disiplinine kavuşmuş hali sanki. Kendini baktığı nesneyle içtenlikle ve şefkatle özdeşleştirmesinden gelen, bizleri de içine çeken bir hakikat. İkincisi, Berger’ın yalın bir biçimde tanımladığı o estetik ölçüt: “Bu eser insanların toplumsal haklarını öğrenmelerine ve haklarını talep etmelerine katkıda bulunuyor mu, onları buna teşvik ediyor mu?” Bir özelliği daha var bu yazıların: İnceleme Berger için hiç bir zaman sadece bir eleştiri ve sorgulama değil, her zaman fotoğrafa ait görünür ya da görünmez bir hikâye anlatıyor bize. Aynı zamanda bir hikaye anlatıcısı o.