İcatlar ve keşiflerin nasıl ortaya çıktığına dair efsaneler vardır. Şiirler rüyalarda yazılır. Senfoniler bir anda bestelenir. Bilim “Buldum!” nidalarıyla doludur. Sorunlar bir anlık sihirli dokunuşlarla çözülür. Başta bir şey yoktur, sonra bir anda oluşur. Büyük buluşların bizlere dehalar tarafından çeşitli mucizelerle getirilmiş olduğunu düşünmek son derece çekici gelir. Oysa biz hiçbir şey olma halinden “yeni”ye gelen yolu görmeyiz, görmek de istemeyiz. Sanatkârlık puslu bir sihirdir adeta, alınteri dökülmez. Her üstün denklemin, güzel resmin, büyük bir aklın ürünü olan makinenin çaba ve yanlışlıklar, kötü başlangıçlar ve başarısızlıklar sonucu doğduğunu, her bir mucidin bizler kadar kusurlu, küçük ve ölümlü olduğunu düşünmek biz tutkulu romantikleri sıkar. Yaratıcılık efsanesi sadece bazı insanların yaratıcı olduğunu ima eder. Çok az insanda bu deha vardır ve onlar için de yaratıcılık son derece kolaydır. Diğerlerinin çabaları nafiledir. Peki bu efsaneler nerede çöker? Yaratıcılığın sihirli değneği sadece özel insanların mı eline tutuşturulmuştur? Yaratıcı zekâya ulaşmanın kılavuzu var mıdır? Yaratıcılık sihir midir yoksa ev yapımı bir iksir mi?

Benzer Kitaplar