Kitabı okuduğunuzda "tek kişilik aşk, karşılıksız aşk ve ölümsüz aşk" mı diyeceksiniz yoksa "patolojik aşkın girdabına kapılmış" mı diyeceksiniz? Kuşkusuz bu soruya herkes farklı cevap verebilir ama bu kitabı okuyan herkesin hikayenin girdabına kapılacağı kesin... Bu muazzam kitapta bir "adanmışlık" halini anlatan ve bireyin psikolojisıyle bu denli ilintili olan Zweig, içinde bulunduğumuz tüketim çağında yazsaydı acaba nasıl kurgulardı hikayeyi? Aşkı yine böyle "saf ve tek taraflı" anlatabilir miydi? Okunmayı sonuna kadar hak eden bir öykü... Avusturya'da doğan Stefan Zweig, İkinci Dünya Savaşı sırasında Brezilya'da yaşıyor olmasına rağmen Avrupa'nın yok oluşa doğru gitmesinden ve nazizmin kalıcı olacağına inandığı için duyduğu büyük üzüntü nedeniyle karısıyla birlikte intihar eder.