Büyükannem öldü. Ölüm haberi yedi hafta sonra kuzenlerimden birinin yazdığı mektupla bana ulaştı. Bu kısa ve hiç virgülü olmayan mektupta, büyükannemin kilise avlusunda dilenirken düşüp ayağını kırdığı, sekiz gün sonra da kangren olduğu yazılıydı. Daha sonra, büyükannemin iki erkek bir kız kardeşinin çocuklarıyla birlikte, büyükannemin sırtından onun topladığı sadakalarıyla geçindiklerini öğrendim. Bir hekim çağırmayı da akıl edememişler.“Onu Petropavlosk mezarlığına gömdük, diyordu mektup. Bütün hısım akraba cenazeye geldi, hatta onu seven dilenciler bile onun için ağladılar. Büyükbabam da ağlıyordu; bizi kovaladı ve mezarın başında yalnız kaldı. Çalıların ardından onun nasıl ağladığını seyrettik. O da yakında ölür.”