... Kapıyı Remzi açtı. Remzi avurtları içine çökmüş, gözünde, hani siz de bilirsiniz ya, yalnızca çocuklara özgü olan o meraklı bakışların zerresi bulunmayan embesil yaradılışlı bir çocuktu. Zaten çocukları sevmeyen ben, geçen bayram, bayramın dördüncü günü olmasına karşın hâlâ siyah çizgili gri takım elbisesini giyip bizden şeker istemeye geldiğinden beri Remzi’den tiksiniyorum. Yalandan bir başını okşayıp içeri, babası Menderes Abi’nin yanına gittim. Menderes abi oğlundan yana çok dertliydi. Remzi’ye karşı hırpalayıcı bir davranış sergileyerek oğlunun derslerinin çok kötü olduğunu, mümkünse yardımcı olmamı istedi. Ve karşışığında reddedilmeyecek bir meblağ sundu. Meblağı duyunca birden Remzi’ye karşı büyük bir sempati besledim ben. Hatta öyle sempati besledim ki Remzi gibi pırlanta bir çocuğa karşı sert çıkışlar yapan babası bir anda düştü. Ama sonra meblağı ödeyen şahsın Remzi değil de babası Menderes Abi olduğu idrak edince her ikisine karşı da nötr bi tutum sergiledim...