Yüce mefkureler ve ulvi hisler gönüllere düştüğünde, kuvveden fiile gelebilmek için rahatsızlığa neden olurlar. Söz cevheri, kalpten dimağa havale edilip orada işlendikten sonra gün yüzüne çıkabilmek için ilham sahibine yük olmaya başlar. Sanatçı, ağırlığa dayanamaz ve hislerini satha nakşeder. Ancak iş burada bitmez. Çünkü her edebî eserin nihai gayesi, hislerine tercüman olduğu edibin türdeşlerine ulaşabilmek, kendini göstermektir. Hiçbir ilham, sanatçının ruhunda esir kalmak için gönle tecelli etmez ve hiçbir edebî eser, karanlık bir köşede çürümesi amacıyla satha dökülmez.