Saat tam on ikiyi gösterdiğinde güneş aniden kayboldu. Tüm İstanbul korkudan sinmiş, silahlar çekilmiş, yüzler boyanmış, havada gelecek silah seslerinin sessizliği vardı. Haydarpaşa, arkasına Selimiye ve Kuleli’yi almış, gözcülerini Çamlıca Tepesine yerleştirmiş, Kız Kulesi’ni mayın bırakmak için suya indirmişti. Sultanahmet ise; Topkapı ile Sarayburnu’nu korurken, Galata ile Haliç’in girişini kapatmış, karargâhını Pier Loti’de toplamış ve son emirlerini veriyordu. Barış şartlarını görüşmek için gönderdiği Seyit Onbaşı, Haydarpaşa’nın nezaretinde Kadıköy’e doğru ilerliyordu. Titreyerek yanaştı, her gün geldiği yabancı topraklara. Ve insanlar itaat ediyordu efendilerine. İskeleye koşanlar, iskeleden kaçanlar, otobüse binmek için birbirini ezenler, dolmuşta ezilenler, bankamatik sırası bekleyenler ve bu insanlara bir şeyler satmak isteyenler... Birbirlerini hiç tanımadan sürekli kesişen hayatlar, verilen emirlere itaat ediyordu bilinçsizce.