Neredebir, tutmak istediği evin önünde emlakçıyı beklerken kaldırıma oturan bir insan var, kim ne derse desin, orada, çok ama çok güzel bir insan var. Onun saçları hafiften ibibik, bacakları boyuna oranla inceden kısa. Hayatta da çok az şeyden korkarım, bar ortamına dans ederek ve o anda çalan İngilizce şarkıya yüz elli kiloluk ağzıyla gürültülü bir şekilde eşlik ederek giren teyzeden korktuğum kadar. İzmir’de de gördüm değil bardan, Alsancak’tan kaçtım. Atladım denize, Karşıyaka’dan çıktım. Bir ıslığıma bakar diye bir şey var gerçekten. Ben çocukken, Galataspor’da futbol oynarken Orhan diye bir golcümüz vardı. Üsküdar’da bir çocuk yurdunda kalıyordu. Yurdun kralı gibi bir şeydi. Bir ıslık çalıyordu, bin tane çocuk koşa koşa Orhan’ın yanına geliyordu. Islığı duysunlar yeter ki. Resmen ordusu vardı. Bu orduya istediği her şeyi yaptırabiliyordu. Üstelik de Orhan yaşça büyü de değildi herkesten. Ama öyle bi karizma varmış demek ki, bir ıslığına baktırıyordu. Üstelik de hayatımda gördüğüm en iyi golcüydü. Gol atmak için doğmuştu. Hayatım boyunca Orhan kadar sıra dışı bir karakter daha görmedim. Ve tabii sonra imkansızlıklar, harcanan yetenek, yok olan sırra kadem basan bir Orhan.