Üstad'ın şefkatli elleri, kalbimizdeki kara deliğe dolan ne varsa hepsini siliyor. Yerine aşkı bırakıyor, en has haliyle, muhabbet diliyle... Bediüzzaman'ın sıra dışı ve naif aşkı, sevgisizlikten kırılan yüzyılımız insanına bir el uzatış. Her an arayan, pervane misali gördüğü ışığa uçup yanan çaresizlere bir çağrı. 'Aşk kainat kadar, aşk senin kalbin kadar, aşk Sevgili'nin yüzü suyu hürmetine yaratılanlar kadar büyüktür' diye öğretiyor Üstad sevgiyi, Sevgili'yi. Erkeğe ve kadına, çiçeğe ve böceğe, dinezi ve balığa, ölülere ve dirilere, iyilere ve kötülere Rabbin rahmetini, merhametini anlatıyor. Bir kalem belki de ilk kez Bediüzzaman'ın aşkını anlatmaya çalıştı. Çünkü insanlığın şimdi Aşk'a ihtiyacı vardı. Çünkü Üstad'ın aşkı, 'ötekinin', 'kardeşinin', 'kendisine hiç benzmeyenin', 'bütün yaratılmışların' cümlesine duyulan aşk idi. Aşk olsun!