Yazışma formatında tasarlanıp yürütülen bir çabanın meyvesi olarak elinizdeki kitap, “beden ve tıp” temalarının “felsefe” ile ilişkilendirilme denemesinden çok daha fazlasını içeriyor. Bir tıp doktoru ile bir felsefe doktorunun, yani bir hekim ile bir felsefecinin tanığı olacağınız bu karşılaşmasında, ortaklaşılan konular birer vesile kılınıyor ve sözü edilen diyalojik temas, çok geçmeden geniş aralıklara, çatallanan yollara açılıyor. Dokunan mekikler ile temas edilen uğraklar ise uzadıkça uzuyor: Platon ve Aristoteles, Foucault ve fenomenoloji, Canguilhem ve Bichat, Husserl ve Derrida, Nietzsche ve Spinoza, Blanchot ve Beckett, Marx ve ötesi, canlılık ve yaşam, insan ve hayvan, sağlık ve hastalık, gövde ve beden, psikiyatri ve antropoloji, psikoterapi ve psikanaliz, Freud ve anti-morfoloji, R. D. Laing ve anti-psikiyatri, bilim ve edebiyat, feminizm ve queer, biyoetik ve biyoteknoloji, biyopolitika ve mikro-sosyoloji, tıbbî epistemoloji ve tıp tarihi... Uğraklar ve duraklar çeşitlenirken, “tıp felsefesi” literatürü özelinde Türkçedeki o geniş boşluğun bir nebze de olsa telafi edilebilmesi adına, okurların önüne keyifli bir fırsat çıkmış oluyor. Ucu açık bir davet: Vade mecum… Birlikte yürümekten daha güzeli var mı? Bu sarsak, mahcup ama mağrur yürüyüş davetine, Özgür Taburoğlu da “takdim” iyle icabet ediyor.