İnsan 40’ında kırkayak oluyor, neresinden kesilirse kesilsin yürümeye devam ediyor... Kitap dünyası uzun zamandır bu denli ilgi gören bir diziyle karşılaşmadı: Dizüstü Edebiyat ... Kimileri yeniden kitap okumaya başladı. Her çıkan kitap olay oldu, konuşuldu. Pucca ile başlayan, samihazinses, Onur Gökşen ve pinkfreud’la devam eden bu sahici yazarlara bir yenisi eklendi. Bu kez rotamızı gençliğin cıvıltısından, orta yaşın olgunluğuna çeviriyoruz. Zeki ve sivri dilli bir üslubun altındaki hüznünü gizlemeyecek kadar cesur olan Şebnem Aybar, binlerce kadının dünyasına sözcülük yapıyor. İtiraf ediyorum; Tanrı akıl dağıtırken, ben masanın altında, kaybettiğim terliğimin tekini arıyordum Belki de bayılmıştım. Kendime geldiğimde kırk yaşındaydım diyerek başladığı bu yolda bizi hayatlarımızın trajikomik bir dönemine taşıyor. Herkesin gözünü kamaştıran, üzerime giydiğim özgüvenimin altında bir sır sakladığımı, önce kendime sonra herkese itiraf etmek istiyorum. Ararsan buluyorsun, kurcalarsan bozuyorsun, deşersen eline illaki batıyor bir iğne; kazarsan çıkıyor,örtersen görünmüyor; duyarsan irkiliyorsun, tutarsan hissediyorsun, kaybedersen üzülüyor, bulunca seviniyorsun... Çıkarsan görebiliyor, inersen duyamıyorsun; yağarsan ıslatıyor, yağmadığında kurutuyorsun; beklersen üşüyor, yürürsen ısınıyorsun; seversen semiriyor, sevmediğinde soluyorsun; açıksan herkes sana geliyor, kapalıysan kapından dönüp gidiyor; verince büyüyor, alınca borçlanıyorsun; gülersen kırışıyor, ağlarsan ayıplanıyorsun...