Sadece kentlerle ilgili deneme ve değinilerden oluşmuyor aslında ‘Başka Karşılaşmalar’ ama bağımsız metinlerin satırları arasına sinmiş bir kent hassasiyeti de derinden derine sürekli hissettiriyor kendisini. Belki de bunun sırrını kitaba ismini veren o ilk kelimenin bizi alıp kıyısına götürdüğü tahayyül ikliminde aramak gerekir. Çünkü ‘başka’ kelimesinin büyülü dünyası, içinde gizledikleri kadar dışarıya açtıklarıyla da hep ‘aşk’a doğru bir yürüyüşü getirir akla. Dediği gibi Adalet Ağaoğlu’nun, İçimizde ürpertilerle hatırlayıverdiğimiz yerler vardır. Bir fotoğraftan, şöylesi bir esintiden, açılıp kapanan bir pancurdan, herhangi bir sözcükten ötürü sizde hemen o ân yine orada olma istediği uyandıran yerler. Bir kent, bir köprü üstü... Âşinalıkların aşka dönüştüğü yerlerde de, bir başka âlemden gelmiş gibi olanların hatırası ürpertmez mi içimizi zaten?