Dünyanın belki de adını konuştuğu dilden alan tek ülkesi, Bask; yani Euskadi, yani Euskera (Baskça) dilini konuşanların ülkesi. Euskera, Avrupa’nın yaşayan en eski dili. Hiçbir dil ailesinde yer almıyor ve hâlâ sınıflandırılamamış... Victor Hugo bu dilin, onu konuşanlar açısından önemini şöyle ifade etmiş: Bask dili bir vatan, hemen hemen bir dindir. Asırlarca İspanya ve Fransa gibi sömürgecilikte uzman iki devletin kıskacında kendinin olanı korumak ve kendisi olarak yaşamakta direnmiş bir halk, Bask halkı. Bir nevi anayasaları olarak kabul ettikleri fuero larla Tarihsel Bask Bölgeleri olarak bilinen yedi bölgede kendi sistemleri ile yaşayan, adı geçen iki devletin müdahalelerine karşı kendinin olanı korumaya çalışan bir halk. Baskı ve yasakların doğurduğu ve otonomi ile sonuçlanan asırlık bir direniş; Bask milliyetçiliği... Franco’nun ölümüyle başlayan demokrasi döneminin Bask sorununa yanıtı ise Bask Otonomisi . Baskçı partilerin çözümlenmemiş tarihsel bir siyasi sorun , İspanyolcu partilerin ise Bask milliyetçiliği sorunu olarak adlandırdıkları, ama nasıl tarif edilirse edilsin, günümüzdeki otonominin de tamamen derman olamadığı bir sorun, Bask sorunu . Elinizdeki kitap, bütün bu tarihsel sürecin, süren çatışmaların ve bitmeyen barış umudunun hikâyesi. Silahlara veda ettiği sanılan ETA’nın ve yeniden silahlara dönüşün inişli çıkışlı ve uzun yıllara yayılan hikâyesi. ETA’nın siyasi kanadı olarak bilinen Herri Batasuna (Halk Birliği) ve ardıllarının öyküsü. Nereden geliyor, nereye doğru gidiyor, ne istiyor Basklılar? Çeşitli kurumların yetkilileri, sendikacı, akademisyen ve siyasi parti temsilcileriyle yapılan röportajlarla zenginleştirilen bu çalışmayla Bask sorununun yanıtı arandı. Hikâye, avcıların değil aslanların gözünden anlatılmaya çalışıldı.